Fibroid ya da leimiyoma adı da verilen miyom rahimin kas ve bağ dokusundan kaynaklanan iyi huylu tümörlerdir. Uterus (rahim) 3 duvardan oluşur. En içte olanına endometrium denir ve adet döngüsü boyunca değişimler gösterir, eğer gebelik olmazsa dökülerek adet kanaması ile birlikte atılır.
Ortada ki kas tabakasına miyometrium denir. Düz kaslardan oluşmuştur. Adet ve doğum sırasında kasılarak çalışır. Uterusu dışarıdan çeviren zara ise seroza denir.
Miyom, miyometriumdan gelişir. Kadın genital sisteminin en sık görülen iyi huylu tümörüdür. Milimetrik boyutlarda olduğu gibi, 1-2 kg a kadar ulaşanları da vardır. Hemen her zaman iyi huyludur. Kansere dönüşme riski yok denecek kadar azdır.
Miyom genellikle 30- 40 yaş grubu kadınlarda görülür. 40 yaş üstünde ise her 4 kadından birinde miyom bulunur. Ergenlik çağından önce miyoma rastlanmaz. Menopozdan sonra boyutları küçülür hatta kaybolabilir. Doğum kontrol hapları miyomların büyümesini engeller az bir kısmında ise küçültebilir. Menopozda uygulanan hormon tedavisinin miyom boyutlarında değişiklik yapmadığı gösterilmiştir !!!
Miyom nasıl, neden oluştuğu henüz net olarak bilinmemektedir.
Ostrojen hormonunun etkin bir rolü olduğu düşünülmekle beraber kanıtlanmamıştır. Anne, kız kardeş gibi yakın akrabalarda da miyom görülmesi hastalığın kalıtsal yönünü göstermektedir.
Gebelikte miyomların boyutlarının artması ostrojen hormon seviyesine bağlı olabileceği gibi, uterusdaki artan kan akımına bağlı olabileceği de savunulmaktadır.
Genelde belirti vermezler. Kanama, ağrı, kabızlık, sık idrara çıkma, karında şişlik şikayetleri ile doktora baş vururlar ya da jinekolojik muayene sırasında tesadüfen görülürler.
Adetlerin uzaması, ara kanamalar, durup başlayan kanamalar şeklinde kanama bozuklukları yaparlar. Tıbbi tedaviye yanıt vermezler. Submüköz ve intramural miyomlar kanamaya neden olur.. Aşırı kanamaya bağlı kansızlık bulgulara eşlik eder
Genelde ağrı yapmazlar. Çok büyümüşse yakınından geçen sinirlere bası yaparak bel ve bacak ağrısına neden olur. Ayrıca torsiyone miyom (pediküllü miyomların kendi etrafında dönmesi) ve miyom dejenerasyonu (miyom bozulması) ağrı yapar.
Karnın alt bölgesinde dolgunluk hissi verir. Mesaneye basısı sık idrara çıkma, barsak basısı kabızlık, idrar borularına bası ise hidronefroza ( böbrek büyümesi) yol açar.
Tüplere yakın kısma yerleşmiş ise sperm geçişini önleyebilir. Kavitede şekil bozukluğu varsa düşüklere sebep olabilir.
Yapılan jinekolojik muayene ve ultrason sonucu miyom tanısı kolayca konur. Fakat bu tanı sizi korkutmamalıdır. Hastanın yaşı, miyomun yeri, büyüklüğü, şikayet yapıp yapmamasına göre tedavi planlanır.
Miyomların tıbbi kalıcı tedavisi yoktur!
Çocuk isteği olan veya 40 yaş altı hastalarda miyomektomi (sadece miyomun çıkarılması, rahmin yerinde bırakılması) 40 yaş üstü hastalarda miyomun tekrar oluşacağı da düşünülerek histerektomi (rahmin tümüyle alınması ) ameliyatları yapılır. 45 yaş üstü hastalarda ise yakında menopoza girecekleri düşünülerek histerektomiye ek olarak yumurtalıklar da ileride yumurtalık problemleri ile karşılaşmamak için alınır.
Özellikle çocuk isteği olan ve miyom veya miyomları olan hastalarda hem operasyon sırasında olabilecek kanamayı azaltmak hem de rahme daha az zarar vermek için GnRH analogları kullanıp miyomu küçülttükten sonra miyomektomi yapılmasında fayda vardır. Miyomektomi sırasında rahim içi boşluğa girildiği takdirde hasta mutlaka sezaryen ile doğum yapmalıdır !!
Yine çocuk sahibi olmak isteyen hastalarda bazı submuköz miyomlar histereskopi ile alınabilir.
Endometrial (rahim içi dokusu) salgı hücrelerinin rahim kasları (miyometrium) içine doğru büyümesidir. 40 yaş üstünde çok sık görülmesine rağmen tanı koyması zordur. Tanı genelde başka nedenlerle, özellikle tedaviye yanıt vermeyen kanama sebebi ile yapılan histerektomi (rahmin alınması) ameliyatı sonucu patoloji ile konur.%5- 70 oranında görülür.
40 yaş üstü ve çocuk isteği yoksa histerektomi yapılmalıdır. Genç hastalarda ise endometriozis gibi tedavi uygulanabilir.
Rahim içi tabakasından kaynaklanan iyi huylu olduğu kabul edilen et beni şeklindeki oluşumlardır. Tek veya çok sayıda olabilir. Bir kısmı büyüyerek rahim ağzından dışarıya çıkabilir. Her yaş grubunda rastlanabilmesine rağmen menopoz ve menopoz öncesinde sık görülür. Östrojene bağımlı olduğu düşünülmektedir. Ayrıca tamoksifen tedavisi sırasında da sık karşımıza çıkmaktadır.
Genellikle 35- 50 yaş arasında görülür. Populasyonda görülme sıklığı %10 ‘dur. Menopoz sonrası kanamaların % 10’ undan endometrial polipler sorumludur. Kanserleşme olasılığı son derece düşüktür.
Tekrarlayabilir.
Endometrial polipler genelde belirti vermez ve ameliyat sonrası patoloji ile tanı konur.
En sık şikayet kanamadır; adet uzaması, ara kanama, kahverengi çamur gibi akıntı, cinsel ilişki sırasında kanama ve ağrılı adettir.
Vajene doğru büyüyen polipler ise enfekte olarak akıntıya sebep olabilir.
Endometrial polip tanısı, en sık kanama nedeni ile doktora başvuran bir kadında rahim içi tabakası örneklemesiyle elde edilen dokunun patolog tarafından incelenmesi ile konur
Bazen rahim ağzından dışarıya sarkan endometrial polipler muayene sırasında görülebilir, servikal (rahim ağzı ) polipten ayırt edilmelidir. Ultrasonda görülebilir veya şüphelenilir. Özellikle histerosonografi ve histereskopi polip tanısı da en iyi yöntemlerdir, HSG de (rahim filmi ) görülür. Histereskopi sırasında görülür ve aynı seansta histerekopla çıkarılarak tedavisi yapılır.
Tanıyı kesinleştirmek, kanser olasılığını elemek, kanamayı durdurmak için histereskopla (rahim içini kamera ile görüntüleyen alet) veya probe küretajla polip çıkarılır, patolojiye gönderilir. Endometrial polipler tekrarlayabilir.