Gonore, halk arasında bel soğukluğu olarak bilinir. Etkeni bir gram negatif diplokok olan neisseria gonorrhea dir. Klasik seksüel geçiş gösteren hastalıklardan olan gonore, bugün klamidyal enfeksiyonlardan sonra en sık görülen bakteriyel enfeksiyondur. Kural olarak cinsel ilişki ile geçer.
Jinekolojik hastalarda % 0,1 -% 0,5 oranında görülür. Bir defa karşılaşma sonrası kadınlarda % 50 enfeksiyon riski vardır. % 10 -20 si üst genital organlara ilerler. Üst genital organlara ilerlemesi en çok adet sırasında veya sonrasında olur. Adette, kanama olduğu ve kanallar açık olduğu için yayılım fazladır.
Kuluçka süresi 2- 6 gündür. Yani enfeksiyonu aldıktan sonra 2-6 gün içinde şikayetler ortaya çıkar.
Yaygın gonokok enfeksiyonu ise mikroorganizmanın kan yoluyla diğer sistemlere yayılması ile olur. Özellikle büyük eklemleri tutan artrit, eklem ağrısı ile karşılaşılır (Gonoartrit) Ateş, titreme, deride iltihabi döküntüler, % 1- 2 olguda ise endokardit (kalp iç dokusunun iltihabı) görülür.
Genital sistem dışında ağız boşluğu ve rektumda (makatta) tek başına görülme sıklığı % 4, genital enfeksiyonla beraber görülmesi ise % 40 dır.Bu vakalar tedaviye daha dirençlidir.
Öksürme, nefes alma ile artan ve sağ omuza vuran ağrı, ateş, bulantı kusma olduğunda perihepatitis yani Fitz-Hugh-Curtis sendromu akla gelmelidir. (enfeksiyonun karaciğer etrafında yapışıklık oluşturması)
Akıntının metilen mavisi ile boyanması ya da Thayer-Martin besi yerine ekim yapılarak üretilmesi sonucu tanı konur. Değişik antibiyotik seçenekleri hastanın kliniğine göre uygulanır. Tedavi boyunca ilişki yasaktır.
Gonore tanısı almış bir kişinin seksüel eşi şikayeti olsun ya da olmasın mutlaka tedavi edilmelidir !
Gram negatif, zorunlu hücre içi bakteri olan Klamidya trachomatis etkenidir. Cinsel yolla geçer, hem üriner sisteme hem de genital sisteme yerleşir.
Jinekolojik hastaların % 1- 5 de klamidyal enfeksiyon tespit edilmiştir. Ancak PİD vakalarının % 50 den fazlasının klamidya ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Kuluçka süresi 2- 8 haftadır. Klamidyal enfeksiyonlar genelde şikayet yapmaz. Diğer enfeksiyonlarda da görülebilen akıntı, kızarıklık, ödem gibi bulgular burada da görülür. Tıpkı gonore de olduğu gibi, karaciğer etrafında yapışıklık yaparak Fitz-Hugh-Curtis sendromu’ na neden olabilir.
Enfeksiyon tüplere ulaşırsa kısırlık oranı ilk atakta % 10, ikinci atakta % 20, üçüncü atak ve sonrası % 50 ye ulaşır. Yine tüplerin enfeksiyonu sonucu dış gebelik riski 10 kez artmaktadır.
Kadınlarda, tek taraflı kronik konjonktivit ( göz iltihabı ) vakalarında mutlaka klamidyal enfeksiyon düşünülmeli ve genital muayene yapılmalıdır. Doğum anında anneden bebeğe bulaşarak göz ve akciğer enfeksiyonlarına yol açabilirler. Bu çocuklarda ilerde kronik akciğer hastalıkları gelişebilmektedir.
Hücre kültürü ve serolojik testlerle tanı konur. Tedavide tetrasiklin ve makrolid grubu antibiyotikler kullanılır. Tedavi boyunca cinsel ilişki yasaktır.
Sifilizin etkeni olan Treponema pallidum un 1493 de Kristof Kolomb un Amerika yı keşfinden sonra tayfalar tarafından Avrupa ya getirildiği iddia edilir. Bu tayfalardan bazıları Fransa kralı VIII Charles ‘ın Napoli yi kuşatmasına katılmışlar ve hastalığı yaymışlardır. Bu olaydan sonra hastalık Fransızlarca Napoli hastalığı, İtalyanlarca da Fransa hastalığı olarak anılmıştır. Türkiye’ de hastalığa frenk hastalığı anlamına gelen frengi adı verilmiştir.
1940 larda penislinin keşfedilmesinden sonra eski önemini yitirmeye başlamıştır. Bugüne kadar penisiline dirençli bir suşu saptanmamıştır. Günümüzde 3. devre sifilize de çok nadir rastlanır.
Cinsel yolla geçen kronik bir hastalıktır. Masum sifiliz ise, eskiden kan nakli yapılırken yeterli testler yapılmadan sifilizli hastanın kanının verilmesi sonucu ortaya çıkardı. Günümüzde rastlanmamaktadır.
Klinik olarak dört evresi vardır:
T. Pallidumun vücuda girişinden 3- 4 hafta sonra giriş yerinde ilk lezyon çıkar. Bu lezyon 3- 5 mm çapında, ağrısız, zemini sert, pembe mat ve yüzeyel bir ülserdir. (Şankr) Yoğun miktarda spiroket içerir (T. Pallidum)
Şankr çıktıktan 1 hafta sonra en yakın lenf düğümünde (genellikle kasık) ağrısız büyüme olur. Tedavi edilmezse 6- 8 hafta içinde hiç iz bırakmadan iyileşir.
Şankr dan ortalama 6 hafta sonra (2 hafta-6 ay) sekonder yani 2. devre sifiliz başlar. Hafif ateş, baş ağrısı, tüm vücutta yaygın lenf bezlerinde büyüme, güve yeniği gibi saç dökülmesi, gövde, kollarda, ayak tabanında, ağız içinde papüler lezyonlar görülür. Bu lezyonlara genital bölgede yerleştiğinde condüloma lata adı verilir.
Tüm bu deri lezyonları bol miktarda spiroket içerdiğinden son derece bulaşıcıdır. 2. devre hastaların % 25 de çok hafif geçer ve fark edilmez. İkinci devre belirtileri birkaç ay içinde geriler ve latent döneme girer.
Birkaç yıl süren bu devrede (2- 4 yıl) klinik olarak bir bulgu vermeyebilir. Ancak kan testlerinde tespit edilebilir.
Bu dönemde deride gom adı verilen, deriden kabarık, düğme şeklinde oluşumlar hastaların % 20 de görülür. Bulaşıcı özellik taşımazlar. Hastalığın alınmasından 3- 10 yıl sonra ortaya çıkarlar. Solunum yolları, karaciğer, ve kemikte de görülebilir. Kalp tutulumu ise 10- 25 yıl sonra ortaya çıkar. Santral sinir sistemi tutulumu ise tedavi edilmemiş vakaların % 10 da görülür.
Birinci ve ikinci dönem sifilizinde lezyonlardan alınan materyalde bol miktarda spiroket görünmesi ile tanı konur. Kan testleri ise enfeksiyonla karşılaştıktan 5- 6 hafta sonra pozitif sonuç verir.
Kan testleri şunlardır : -VDRL -TPHA -FTA-Abs
Penisilin ile tedavi edilir. Gebelikte enfeksiyonla karşılaşınca mutlaka tedavi edilmelidir. Anneden bebeğe geçiş vardır. Bebek konjenital sifiliz ile doğar.
Etken Hemophylus ducrei adlı gram negatif mikroorganizmadır. Seksüel yoldan geçer. Kuluçka süresi 2-7 gündür. Önce küçük bir sivilce şeklinde başlar, kısa sürede doku harabiyeti ile ağrılı ve yumuşak bir ülser ortaya çıkar.Bir kaç gün sonra kasıklarda son derece ağrılı lenf bezleri şişliği hatta abseler görülür. Kendiliğinden şifa mümkün değildir.
Lezyondan alınan sürüntünün mikroskopta incelenmesi ile konur. Antibiyotiklerle tedavi edilir.
Oldukça nadirdir. Etkeni Calymmatobacterium granulomatis tir. Genelde şikayet yapmaz, fakat kadınlar taşıyıcıdır Kuluçka süresi 8- 12 haftadır. Genital bölgede sert yaralar meydana gelir. Tedavi edilmeyen vakalarda ise büyük dudaklarda Fil hastalığı gelişir.
Antibiyotiklerle tedavi edilir.
Kadınlarda nadir olup daha çok erkeklerde görülür. Etkeni Klamidyatrachomatistir. Fil hastalığına sebep olur.
Genital enfeksiyonlarda anlatılmıştır.
Mycoplazma hominis ve Ureoplazma ureoliticum grubu mikroorganizmalar genelde seksüel olarak aktif kadınlarda düşük sayıda genital salgılarında izole edilebilmektedir. Karakteristik bir hastalık tablosu oluşturmazlar. Bazen vajinal akıntıya sebep olurlar. Tanı sadece kültürle konur. Hastanın şikayeti yoksa ve kültürde düşük düzeyde görüldüyse tedaviye gerek yoktur.
Herpes simpleks bir DNA virüsüdür. İki ana tipi mevcuttur. Tip I genellikle dudakları ve yüzü tutarken tip II daha çok genital bölgeyi tutmaktadır. Genital uçukların % 85 tip II, kalan % 15 i ise tip I tarafından oluşturulur. İlk enfeksiyonu periyodik olarak tekrarlayan aktivasyonlar izler. Yani hastalık sık tekrarlar. Hastalığın kuluçka süresi 2- 7 gündür. Lezyonlar daha tam çıkmadan da bulaşıcılığı vardır.
Kaşıntı ve sızlama ilk bulgudur. Sonra içi su dolu toplu iğne başı kadar oluşumlar (veziküller) görülür. Daha sonra bu veziküller enfekte olup patlayarak yerini ağrılı ülserlere bırakırlar. Lezyonlar 3 hafta içerisinde kaybolur. İlk lezyon genellikle dış genital bölgededir. Virüs sinir hücrelerinde ve lokal olarak dokuda saklı kalmakta ve daha sonra bilinmeyen bir nedenle tekrar aktive olmaktadır.Aktivasyon aralığı 1,5 ay ile 6 ay arasında değişmektedir. Vajinal smear de karakteristik olarak nukleus içinde inklüzyon cismi görülür.
Spesifik bir tedavisi yoktur. Bölge temiz tutulmalıdır. Sıcak ve nemli ped konulması veya yüzeyel lokal anestetiklerin uygulanması rahatlamayı sağlayabilir. Lezyonlar çıkmadan önce veya ilk belirtilerle beraber ağızdan veya lokal olarak bir antiviral ilaç olan asiklovir kullanarak enfeksiyonun süresi ve şiddeti azaltılabilmektedir. Sık tekrarlarsa koruyucu olarak sürekli asiklovir kullanımını önerenlerde var.
Herpes genitalis ilk olarak gebelikte çıkmışsa anneden doğum anında bebeğe geçerek çok ağır seyreden ve ölümle sonuçlanan ağır bir duruma sebep olabilir. Koruyucu olarak sezaryen yapılması çocuğa bulaşmasını engeller.
Hepatit B virüsü zor inaktive edilen ve dış şartlara son derece dayanıklı bir DNA virüsüdür. Hastalığın geçişi genellikle kan ve kan ürünleri veya herhangi bir vücut sıvısı ve salgısı aracılığı ile olur. Seksüel geçiş de mümkün olduğundan bu gruba alınmıştır.
Bizi ilgilendiren gebelikte Hepatit B enfeksiyonudur.Gebelikte akut hepatit B enfeksiyonu esnasında (gebelik sırasında enfeksiyon geçirilirse ) çocuğun enfeksiyon riski % 70-90 dır. Şayet anne taşıyıcı ise çocuğun enfeksiyon riski % 5- 10 kadardır. Bebekte sakatlık yapmaz. (teratojen değildir) En önemli geçiş doğum esnasındadır.
Taşıyıcı veya hasta annelerin bebeklerine doğumdan sonra ilk 12 saat içinde koruyucu serum, bir hafta içinde ise aşı yapılmalıdır. Böylece bebekte hepatit B enfeksiyonunu % 80- 90 oranında azaltmak mümkündür.
Hepatit C de asıl olarak kan ve kan ürünlerinden bulaşmasına rağmen ancak çok az bir kısmı da cinsel yolla geçer.