Menopoz bir hastalık değil fizyolojik bir olaydır. Yumurtalık fonksiyonlarının kaybına bağlı olarak adet döneminin kesin olarak sona ermesi anlamına gelir. (en az 6 ay adet görmeme)
Menopoz tüm kadınların yaşadığı fakat her kadının farklı etkilendiği bir durumdur. Bazıları için üremenin sonlanması, bazıları için özgürlüğün başlangıcı, bazıları için ise orta yaş duygusal ve sosyal krizlerin, ciddi sağlık problemleri ile beraber gittiği bir dönemdir. Menopoz aslında tüm kadınlar için sağlıklı bir yaşama başlamak için önemli bir sinyaldir. Jinekolog, her kadının durumunu ayrı ayrı değerlendirmeli, tedavi olasılıklarını, yararlanma oranlarına göre göz önünde bulundurmalıdır. Son yıllarda yaşamın uzaması menopoz sonrası sağlığı çok önemli kılmıştır.İdeali hayatın bitimine kadar maksimum dinçlikle yaşamaktır.Menopoz, kadınlar için sağlık ve yaşam koşullarını yeniden değerlendirme sürecidir. Menopoz yaşı ülkemizde ortalama 48 dir.
Yumurtalıkların fonksiyonlarının bitmesi sonucu adetten kesilme durumudur.
Cerrahi olarak yumurtalıkların çıkarılması veya radyasyon tedavisi sonrasında olur. Ayrıca endometriozis, bazı tip meme ve endometrium (rahim içi dokusu) kanserlerinde tedavi amaçlı ilaçlarla geçici olarak hasta menopoza sokulmaktadır.
Doğal menopozu etkileyen en önemli faktörler, ailevi ve genetik faktörlerdir. Sigara içilmesi menopozu yaklaşık 1,5 yıl öne çekerken çok doğum yapmak, şişmanlık menopozu geciktirir. Doğum kontrol hapları, ilk adet yaşı ve ırkın menopoz yaşı ile ilgisi bulunmamıştır.
Eğer menopoz 40 yaşından önce olursa erken menopoz (prematüre) olarak değerlendirilir. Ailevi veya X kromozomu anormalliklerine bağlı olabilir.
Vazomotor şikayetler (sıcak basması, ani terleme), urogenital şikayetler, psikolojik yakınmalar, osteoporoz (kemik erimesi) ve koroner arter hastalıkları (kalp ve damar) menopozal dönemde sık karşımıza çıkar.
Ateş basması olarak adlandırılır. Ateş basması ani sıcaklık hissidir. Cilt ısısı ciltte kan akımı artışı ile artar, el ve ayak parmaklarında 1 ila 7 derece arasında ısı artışı gözlenebilir. Özellikle vücudun üst kısmında yüzde kızarma ile birlikte hissedilir. 30 saniye ile 5 dakika arasında sürer. .Menopozdaki kadınların%75 de görülür, gece uykuda terleme ile beraber olabilir.% 10- 15 de çok sık aralıklarla tekrarlar. Genelde menopozdan sonra 3 -5 yıl içinde kaybolur. Nedeni kesin bilinmemekle birlikte kandaki östrojen seviyesindeki düşmenin buna yol açtığı ve östrojen tedavisi ile şikayetlerin gerilediği gösterilmiştir. Cerrahi menopozda daha ağır ve uzun süreli görülür.
Ateş basmasını uyaran durumlar:
Menopoz ile ilişkisi olmayan ateş basması yaratan tiroid hastalıkları gibi durumlar da değerlendirilmelidir.
(İdrar yolları ve cinsel organlardaki problemler)
Ürogenital problemler 50 yaşın üstündeki kadınların üçte birini etkiler. Östrojen azalması vajen, mesane ve idrar yollarındaki dokularda incelmeye sebep olarak kaşıntı, ağrılı cinsel ilişki, sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma idrar kaçırma, rahim düşüklüğü veya sarkması (pelvik relaksasyon) gibi yakınmalara neden olabilir.
Ayrıca vajen Ph değeri asidik ortamdan baza kaydığı için vajinal enfeksiyonlara da sık rastlanır.
Psikiyatrik hastalık öyküsü olan kadınlarda menopoz döneminde bu hastalıklarda alevlenmeler görülebilir. Özellikle bu dönemde depresyona sık rastlanır. Hormonlardaki değişiklikler menopoz öncesi dönemde duygulanım bozukluklarının sık görülmesine neden olur. Duygulanım bozuklukları, uykusuzluk, iç sıkıntısı gibi şikayetler östrojen tedavisine iyi cevap veririler.Depresyonda ise mutlaka uzmanla görüşülmeli gerekirse antidepresan tedavi alınmalıdır. İki haftadan uzun süre çöküntü yaşıyorsanız, daha önceden zevk aldığınız aktivitelere ilginiz azaldıysa mutlaka profesyonel yardım almalısınız.
Osteoporoz kemik direncinde azalmaya yol açarak, kırık riskini arttıran bir iskelet sistemi bozukluğudur. Kemik kaybı erkek ve kadında yaşlanmayla oluşur. En sık rastlananı menopoza bağlı olanıdır. Bilimsel çalışmalar östrojen eksikliğinin osteoporozda önemli rol oynadığını göstermiştir.
70 yaşına gelen bir kadın kemik yoğunluğunun % 50 sini kaybetmektedir. 90 yaşındaki bir erkek ise %25 ini kaybetmektedir.
Diyet, fiziksel aktivite, aile öyküsü, fizik yapı, alkol, kafein, bazı ilaçlar osteoporozu etkileyen faktörler arasındadır. Östrojen (hormon) tedavisi alanlarda kemik kırığı riskinin, östrojen almayanlar göre %54 azaldığı gösterilmiştir. Buna rağmen 50 yaş üzeri menopozal kadınlarda hormon tedavisi ilk seçenek olarak önerilmemektedir. Çünkü uzun süreli hormon kullanımına bağlı riskler kırık riskindeki azalmadan daha yüksektir. Diğer tedaviler uygulanamadığında hormon tedavisi bir seçenek olabilir. Menopoz şikayetleri kaybolduğunda hormon tedavisi kemiği koruma veya kemik erimesinde ilk seçenek olmamalıdır.
Kardiyovasküler hastalıklar erkeklerde daha çok görünmesine rağmen menopoz sonrasında bu oran eşitlenir. Hormon tedavisi LDL kolesterolü düşürür, HDL kolesterolü arttırır.damar duvarına etki eder, daralmaları önler. Tüm bunlara rağmen yapılan çalışmalarda koroner kalp hastalıklarında korumada faydalı olduğunu gösteren bir veri yoktur.
Sonuç olarak koroner kalp hastalığı ve felçlerde koruma amaçlı hormon tedavisi önerilmemektedir.
Menopoz sonrası kadınlarda deride azalan kollejen miktarı hormon tedavisi ile düzelebilir. Seks arzusunda azalma, bazı kadınlarda ise gebelik riskinin kaybolması nedeni ile seks arzusunda artma olabilir. (Adet görülmese bile menopoza girildikten 1 sene sonrasına kadar gebelikten korunmaya devam edilmelidir). Menopoz döneminde gözde kuruma, yanma veya göz yaşında artma görülebilir.Diş kayıplarına da sık rastlanır. Meme dokusunun hacminde azalma, ciltte incelme ve kolay morarma olabilir.
Menopoz şikayetleri şişman kadınlarda östrojen fazlalığı olduğu için daha hafif geçmektedir.
En sık görülen bulguları düzensiz kanama, adetten kesilme ve sıcak basmasıdır. Düzensiz kanamaların sebebi yumurtlamanın bozulmasıdır. Kadınların %90 da menopoz öncesi son 4-8 yıl içinde adet düzensizlikleri görülür. Bu dönemdeki anormal kanamalar veya ara kanamalarda, 6 aydan uzun süre adet olunmamış bunu takiben kanama olmuşsa veya menopoz sonrası bütün kanamalar mutlaka biyopsi ile değerlendirilmelidir.
Yapılan jinekolojik muayene, ultrason ve hormon seviyelerine bakılarak kesin tanı konur.
Unutulmamalıdır ki menopoz tedavisi kişiye özeldir!! Hangi tip tedavi uygulanacağına hastayla konuşularak beraber karar verildiği nadir durumlardandır. Hasta ve doktor iyi bir iletişim içinde olmalıdır.
Kadınları çoğu hormon tedavisinden korkmakta olup kendilerini menopoz yakınmaları ile tedavi riski arasında sıkışıp kalmış olarak hissederler. Önemli olan bu süreci sağlıklı bir biçimde geçirmektir.
Yaşadığınız sürecin yaşanması gereken bir süreç olduğunu kabul ederseniz problemleri atlatmanız daha kolay olur.
Psikolojik yardım, gerekirse antidepresan ilaçlar, kalsiyum ve vitamin preparatları, son zamanlarda sıkça kullanılan soyadan elde edilmiş bitkisel preparatlar, diyetin düzene sokulması, menopoz döneminde kullanılmak üzere özel hazırlanmış kozmetikler, yoga, meditasyon ve tabii ki spor.
Sistemik Tedavi: Ağızdan alınan veya vücuda yapıştırılan bantlarla yapılır
Vazomotor, ürogenital ve psikosomatik yakınmaları çok kısa sürede giderir.Bu tedavi osteoporoz gelişmesini ve kırıkları önemli ölçüde engeller. Beyin yaşlanması, hafıza ve duygulanma bozukluğu üzerine önemli etkileri vardır
Rahmin alınmadığı durumlarda mutlaka östrojen + progesteron beraber kullanılmalı, rahim ameliyat ile alındıysa sadece ostrojen verilebilir.
Sistemik tedavinin protokoller:
Kesintili (ardışık): Bir kutu ilaç bittikten sonra diğer pakete geçmeden 1 hafta ara verilir. Her ay periyodik kanama olması beklenir. Fakat bu kanama normal adet kanamasından daha az ve kısa süreli olacaktır. Menopoza yeni girildiğinde veya girilmek üzereyken tercih edilir
Kesintisiz (devamlı): İlaç hiç ara vermeden kullanılır ve kanama olmaz. Fakat ilk 3 ayda %40, 3 -6 ay arasında % 15-20, 6-12 ay içerisinde % 10-15 yan etki olarak kanama görülebilir. Hemen doktorunuza başvurun. Doktorunuz rahim içi dokusunun kalınlığını ultrason ile değerlendirerek tedavinize yön verecektir.
1 yıldan sonra olan kanamalarda ve rahim içi dokusunun 6 mm geçtiği durumlarda mutlaka endometrial biyopsi yapılmalıdır.
He iki tedavi arasında temel farklılıklar yoktur.
Lokal Tedavi: Vajene uygulanan fitiller ve kremlerle yapılır. Buradan verilen hormon sistemik dolaşıma geçmeyeceği için sadece ürogenital sistem şikayetleri rahatlatır.
Kanser, tromboemboli ve safra kesesi hastalığıdır. Kullanılan preparatın tipi, dozu ve süresi ile alakalıdır.
Sadece östrojen tedavisi alan hastalarda rahim içi dokusu kalınlaşması ve rahim içi dokusu kanseri (endometrium) görülme sıklığı artar. Tedaviye en az 12 gün progesteron eklenmesiyle ortadan kalkar. Hatta bu şekilde tedavi edilen kadınlarda endometrium kanseri sıklığı tedavi edilmeyenlere göre düşüktür !!!
Hormon tedavisi sırasında 4 yıl içinde meme kanseri riskinde bir artış olmadığı düşünülmekte, ancak 7 yıldan sonra riskin arttığı gözlenmektedir. Yani risk kullanım süresine paralel artmaktadır. Sevindirici nokta ise tedavinin kesilmesi ile beraber meme kanseri riski azalmaya başlamakta ve 5 yıl sonra hiç hormon tedavisi almamış kadınla aynı düzeye gerilemektedir.
Özellikle tedavinin ilk yılında görülür. Zaten yaşla beraber artan tromboemboli riski HRT ile daha da artar. Hastanın tedavi sırasında tromboembolik atak geçirip geçirmeyeceğinin ön gösteren en önemli faktör daha önce geçirilmiş tromboembolidir. Bu kişilerde hormon tedavisinden kaçınılmalı, mutlaka kullanılacaksa hematolog tarafından değerlendirilmeli, gerekirse antikoagulan (kan sulandırıcı) tedavi eşliğinde uygulanmalıdır.
Safra kesesi taşları kadınlarda, çok doğum yapmışlarda, şişmanlarda, doğum kontrol hapı kullananlarda sık görülür. Hormon tedavisi de safra taşı oluşumunu arttırır. Safra kesesi hastalığı ve taşı olanlarda dikkatli olunmalı. Cilde yapıştırılan (transdermal) bantlar tercih edilmelidir.
Endometrium, meme kanseri, aktif veya yakın zamanda geçirilmiş tromboembolik hastalık (kalp krizide buna dahil), pulmoner emboli, şiddetli karaciğer hastalığı, ailede meme kanseri öyküsü, tanı koyulmamış meme kitlesi ve araştırılmamış vajinal kanama.
Jinekolojik muayene, ultrason, pap smear, mamografi ve kemik dansitometresi yapılmalı, açlık kan şekeri, karaciğer enzimleri, lipid profili, kan şekeri bakılmalıdır.